Giriş
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB), çocukluk çağında başlayan, ancak etkileri yaşam boyu sürebilen nörogelişimsel bir bozukluktur. Günümüzde sadece çocukların değil, yetişkinlerin de hayatını derinden etkileyen bu durum, akademik başarıdan sosyal ilişkilere, iş yaşamından günlük alışkanlıklara kadar pek çok alanda zorluk yaratmaktadır. DEHB, çoğu zaman yanlış anlaşılmakta, sadece “yaramazlık” ya da “dikkatsizlik” ile özdeşleştirilmektedir. Oysa nörobiyolojik temellere dayanan ve bilimsel olarak kanıtlanmış bir bozukluk olması nedeniyle, bireylere özel yaklaşımlar ve doğru tedavi yöntemleri gerektirir. Bu yazıda DEHB’nin tanımı, belirtileri, nedenleri, tanı süreci, tedavi yöntemleri ve bireylerin yaşamına etkileri ele alınacaktır.
(Dilek Terapi'de DEHB alanında uzman ve doktor kişilerce uygulanır. Hemen RANDEVU almak için tıklayın.
DEHB’nin Tanımı ve Genel Özellikleri
DEHB, dikkat dağınıklığı, dürtüsellik ve aşırı hareketlilik gibi temel belirtilerle karakterize bir bozukluktur. Amerikan Psikiyatri Birliği’nin tanı ölçütleri kitabı olan DSM-5’e göre, DEHB üç alt türde değerlendirilmektedir:
1.Dikkat eksikliğinin ön planda olduğu tip: Bu grupta yer alan bireyler çoğunlukla dalgın, unutkan, ayrıntılara dikkat etmeyen ve uzun süreli odaklanmada zorlanan kişilerden oluşur.
2.Hiperaktivite-dürtüselliğin ön planda olduğu tip: Daha çok kıpır kıpır davranışlar, yerinde duramama, düşünmeden hareket etme ve sabırsızlık gibi özelliklerle kendini gösterir.
3.Bileşik tip: Hem dikkat eksikliği hem de hiperaktivite-dürtüsellik belirtilerini bir arada barındıran en yaygın tiptir.
DEHB’nin görülme sıklığı dünya genelinde çocukların yaklaşık %5-7’sini, yetişkinlerin ise %2-5’ini etkilemektedir. Erkek çocuklarda kızlara oranla daha sık tanı konulsa da, son yıllarda yapılan çalışmalar kız çocuklarının da çoğu zaman gözden kaçtığını göstermektedir. Çünkü kız çocuklarında hiperaktivite yerine dikkat dağınıklığı daha baskın şekilde ortaya çıkabilmektedir.
Belirtiler ve Günlük Hayata Etkileri
DEHB’nin en dikkat çekici yönlerinden biri, sadece akademik veya iş başarısını etkilemekle kalmaması, aynı zamanda sosyal ilişkileri ve psikolojik sağlığı da doğrudan etkilemesidir.
•Dikkat eksikliği belirtileri: Görevleri tamamlamada zorlanma, ders veya iş sırasında dalıp gitme, sık sık eşyaları kaybetme, detaylara dikkat etmeme ve verilen talimatları takip edememe gibi durumlar gözlenir. Bu bireyler çoğu zaman “unutkan” ya da “ilgisiz” olarak yanlış etiketlenirler.
•Hiperaktivite belirtileri: Oturduğu yerde kıpırdanma, sürekli hareket etme isteği, aşırı konuşma, sabit kalamama gibi davranışlarla ortaya çıkar. Çocuklarda bu durum öğretmenler tarafından “yerinde duramıyor” şeklinde ifade edilirken, yetişkinlerde ise sürekli bir iç huzursuzluk hissi olarak kendini gösterebilir.
•Dürtüsellik belirtileri: Sırasını bekleyememe, düşünmeden konuşma ya da hareket etme, sabırsızlık, tehlikeli davranışlarda bulunma gibi özellikler ön plandadır. Bu durum sosyal ilişkilerde sık sık çatışmalara neden olabilir.
Bu belirtiler günlük hayatta okul başarısızlıklarına, iş performansında düşüşe, arkadaşlık ilişkilerinde anlaşmazlıklara ve düşük benlik saygısına yol açabilir. Özellikle erken tanı konulmadığında, ilerleyen yaşlarda kaygı bozukluğu, depresyon, bağımlılık eğilimleri gibi ek sorunların ortaya çıkma riski de artar.
Nedenleri ve Risk Faktörleri
DEHB’nin kesin nedeni hâlâ tam olarak açıklanamamış olsa da, araştırmalar genetik, biyolojik ve çevresel faktörlerin bir araya gelerek bu bozukluğun oluşumunda rol oynadığını göstermektedir.
•Genetik faktörler: DEHB’nin aile içinde görülme olasılığı oldukça yüksektir. Ebeveynlerden birinde DEHB varsa, çocukta görülme ihtimali de artmaktadır.
•Beyin yapısı ve işleyişi: Nörogörüntüleme çalışmaları, dikkat ve dürtü kontrolünden sorumlu olan frontal lob bölgelerinde farklılıklar bulunduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca dopamin ve noradrenalin gibi nörotransmiterlerin işleyişindeki bozukluklar da DEHB ile ilişkilendirilmektedir.
•Çevresel faktörler: Anne karnında sigara, alkol veya bazı toksik maddelere maruz kalma, erken doğum, düşük doğum ağırlığı, travmatik yaşam olayları gibi etmenler de risk faktörleri arasında sayılmaktadır.
Önemli olan nokta, DEHB’nin sadece aile tutumları veya disiplin sorunlarından kaynaklanmadığıdır. Toplumda hâlâ varlığını sürdüren “çocuğun tembelliği” ya da “aile ilgisizliği” gibi yanlış inanışlar, hem tanının gecikmesine hem de bireyin olumsuz etiketlenmesine yol açabilmektedir.
Tanı Süreci
DEHB tanısı, tek bir test ya da ölçümle konulmaz. Tanı sürecinde kapsamlı bir değerlendirme gerekir. Psikiyatrist, psikolog, öğretmen ve aileden alınan bilgiler bir arada incelenir.
Değerlendirme sürecinde kullanılan yöntemler arasında klinik görüşme, davranış ölçekleri, gözlemler ve bilişsel testler bulunur. Tanı konulurken belirtilerin en az altı ay boyunca devam etmesi, bireyin günlük yaşamını olumsuz yönde etkilemesi ve farklı ortamlarda (örneğin hem evde hem okulda) gözlemlenmesi şarttır.
Tedavi Yöntemleri
DEHB tedavisinde en etkili yaklaşım, bireyin yaşına, ihtiyaçlarına ve belirtilerin şiddetine göre kişiselleştirilmiş çok yönlü bir müdahale planı oluşturmaktır.
•İlaç tedavisi: En sık kullanılan ilaçlar merkezi sinir sistemini uyarıcı özellikteki metilfenidat ve amfetamin türevleridir. Bu ilaçlar, dikkat ve dürtü kontrolünü düzenleyen nörotransmiterlerin işleyişine yardımcı olur. İlaç tedavisi, özellikle orta ve şiddetli vakalarda belirgin fayda sağlar.
•Psikososyal müdahaleler: Davranış terapileri, aile danışmanlığı ve öğretmenlere yönelik rehberlik programları önemli rol oynar. Çocuğun günlük yaşamında yapılandırılmış rutinler, olumlu pekiştireçler ve davranış yönetimi stratejileri oldukça etkilidir.
•Bilişsel-davranışçı terapi (BDT): Özellikle ergen ve yetişkinlerde zaman yönetimi, planlama, problem çözme ve öz düzenleme becerilerini geliştirmek için kullanılır.
•Eğitimsel destekler: Okullarda bireysel eğitim planları, sınavlarda ek süre verilmesi veya dikkat dağıtıcı etmenlerin azaltılması gibi düzenlemeler de bireyin başarısını artırır.
Bu tedavi yöntemleri bir arada kullanıldığında, DEHB’li bireylerin akademik, sosyal ve duygusal açıdan daha sağlıklı bir gelişim göstermeleri mümkün olur.
Yetişkinlikte DEHB
Çoğu zaman çocukluk dönemi ile özdeşleştirilse de, DEHB yetişkinlikte de devam edebilir. Yetişkinlerde dikkat dağınıklığı, iş yerinde verimliliğin azalmasına, ilişkilerde sorunlara ve günlük yaşamda dağınıklığa neden olabilir. Bunun yanında trafik kazalarına, dürtüsel alışverişlere ya da finansal problemlere yol açabilmektedir. Ancak doğru tanı ve tedavi ile yetişkinler de yaşam kalitelerini artırabilir, iş ve özel yaşamlarında başarılı olabilirler.
Toplumsal Algı ve Ön Yargılar
DEHB’nin yönetilmesindeki en büyük zorluklardan biri, toplumdaki yanlış inanışlardır. Bu bozukluk hâlâ birçok kişi tarafından “disiplin eksikliği” veya “isteksizlik” ile karıştırılmaktadır. Oysa bilimsel gerçek, DEHB’nin biyolojik temelli bir nörogelişimsel bozukluk olduğudur. Ön yargılar bireylerin özgüvenini zedelemekte ve yardım arayışını geciktirmektedir. Bu nedenle farkındalık çalışmaları, öğretmen ve ebeveyn eğitimleri büyük önem taşır.
Sonuç
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, bireyin hayatının her alanında etkili olabilen, ancak doğru müdahalelerle yönetilebilen bir durumdur. Çocuklukta başlayan bu bozukluk, erken tanı ve uygun tedaviyle bireyin potansiyelini gerçekleştirmesine engel olmaz. İlaç, terapi ve eğitimsel desteklerin birlikte kullanılmasıyla DEHB’li bireylerin akademik, sosyal ve duygusal alanlarda başarılı olmaları mümkündür. Toplumun bu konuda bilinçlenmesi, ön yargıların azalması ve destekleyici yaklaşımların artması, hem birey hem de toplum için büyük bir kazanım olacaktır.
Siz de dikkat eksikliği için destek almak istiyorsanız vakit kaybetmeden bizimle hemen iletişime geçin.
Destek Verdiğimiz Diğer Alanlar